3. BÖLÜM BAĞIMLILIK: KORUNMA YOLLARI, ÇARE VE TEDAVİSİ 12 Eylül 2025, 16:55

3. BÖLÜM
BAĞIMLILIK:
KORUNMA YOLLARI,
ÇARE VE TEDAVİSİ
Bağımlılığı Bulunan Birey,
Kullandığı Maddeden Kurtulabilir mi?
Bağımlı bir bireyin kullandığı maddeden kurtulması mümkündür. Bir bağımlı için, madde kullanmadan yaşamanın, diğer bir ifadeyle temiz kalmanın belli başlı yöntemleri vardır. Bağımlıların uymaları gereken bir nevi diyetleri bulunmaktadır. Madde kullanmak bir davranış biçimidir ve bu davranışlar duyguları harekete geçirir. Aslında kişiler madde kullanmaya ya bazı olumsuz duyguları bastırmak veya bazı olumlu duyguları daha yoğun hissetmek için yönelirler. Madde kullanmanın temelinde haz alma durumu yatmaktadır. Birey bir sebeple madde kullanımını dener, ortaya çıkardığı hissi sever ve aynı hissi yaşamak için tekrar tekrar madde kullanması kişiyi bağımlı hale getirir.
Daha önce de açıkladığımız gibi, beyindeki haz merkezi, suni olarak dışarıdan alınan bir maddeyle, mutluluk hormonlarından olan dopamin hormonunun yüksek oranda salınmasını sağlamak üzere uyarılır. Beyin bu tanıdığı hazzı asla unutmaz ve her zaman aynı derecede bir haz arayışı içine girer. Bu da madde kullanmada sürekliliğe, gelişen tolerans sebebiyle de dozajda artışa sebep olur. Bağımlılığın kısır döngüsü işte böylece oluşur.
Burada temel mesele, bağımlıyı maddeden uzak tutmayı sağlamaktır. Çünkü ayık kalma günleri çoğaldıkça madde içme isteği azalır. Fakat madde bağımlılığı bulunan birey için tekrar maddeye dönme riski her zaman için mevcuttur. Hayatının bazı dönemlerinde bir sebebe bağlı olarak ya da hiçbir sebep yokken madde kullanma isteği yeniden ortaya çıkabilir. Madde bağımlılığı bulunan birey; hastalığı yeterince tanıyıp erteleme programlarını ya da iyileşme programlarını kullanarak sorun çözme yeteneğine kavuştukça, ara ara nükseden bu madde kullanma isteğiyle başa çıkabilmektedir.
Bağımlılıktan kurtulmanın mümkün olduğunu canlı delilleri bu kitabın da hazırlanmasında önemli katkıları olan eski bağımlılardır (ex userlar). Bu bireyler bağımlılıktan kurtulmak için Liman Ayık Yaşam Derneğinin 33 Adımda Erteleme Ve Dönüşüm, 99 Hatvede İyileşme Programını uygulamışlardır.
Madde Bağımlılığı Bulunan Bir Birey
Tedaviye Nasıl İkna Edilir?
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi, tedaviye ikna için madde bağımlılığı bulunan bireyle iletişime geçmeden önce sakin olunmalı ve panik yapmamalı; iletişim kurulduğu esnada ise kişinin madde etkisinde olmamasına dikkat edilmelidir. Madde bağımlılığı bulunan bireyle yargılamadan iletişim kurmak, amacımızın yardımcı olmak ve destek sağlamak olduğunu özellikle belirtmek gerekir. Madde bağımlılığı bulunan birey alkol veya madde etkisi altındayken onunla konuşmanın hiçbir yararı yoktur. Madde bağımlılığı bulunan bireye yardım edecek kişilerin yapacakları konuşma açık, samimi ve inandırıcı olmalıdır.
Farkındalık oluşturulması, tedaviye ikna için büyük önem taşır. Ancak kişi kullandığı maddenin zararlarının farkına varmış, maddenin kendisini olumsuz yönde etkilediğini fark etmiş olsa bile henüz madde kullanımını bırakmayı düşünmüyor olabilir. Bu aşamada bulunan kişiyle iletişimde, madde kullanmasının ve kullanmamasının hayatına etkileri ortaya konulup, tedavinin gerekliliği hakkında bir muhakeme geliştirmesi sağlanabilir. Kendisiyle madde kullanımının geleceğe dair planlarını gerçekleştirmesinde nasıl bir engel olduğu ve ne gibi olumsuz etkiler oluşturacağı konuşulabilir.
Ailenin yardım alabileceği, madde bağımlılığı bulunan bireyin ise kıramayacağı ve sözünü dinleyeceği, sevdiği ve saydığı bir aile büyüğü, madde bağımlılığı bulunmayan bir yakın arkadaşı veya bir yakını varsa, madde bağımlılığı bulunan bireyi tedaviye ikna konusunda onlarla iletişime geçilmelidir.
Gerek ailesi gerek saygı gösterdiği kişiler, kendilerini madde bağımlılığı bulunan bireyin yerine koyup empati yaparak, onun düşünce, endişe ve korkuları ile bağımlılığa duçar oluş sebeplerini anlamaya çalışmalıdır. Bu sayede, kendisini ifade etmese bile bireyin neden madde kullanmaya devam ettiğini, neden bırakmadığını veya bırakamadığını, madde bağımlılığı bulunan bireyle samimi bir şekilde iletişime geçerek anlayabilirler.
Bağımlılığın kişi tarafından kabul edilip tedaviye kendisinin ikna olması en tercih edilen yoldur. Ama bağımlılık halinin kendisine ve çevresine zarar vermesine rağmen tedavinin madde bağımlılığı bulunan birey tarafından maalesef kabul edilmediği durumlarda, özgürlüğün kısıtlanmasından başka çözüm bulunmadığı için zorunlu tedavi yoluna başvurmak gerekebilir. Kişinin kendisi ve çevresi için tehlike arz eden bu durumun tedavi, eğitim ve ıslah ile düzeltilmesinin mümkün olduğu şartlarda, bunu sağlayabilecek, ilgili kişiyi kabul etmeye hazır bir kurum mevcutsa, sulh hukuk mahkemesine başvurarak zorunlu tedavi kararı alınabilir.
Tedaviye İkna Sürecinde
Kayıp Motivasyonu Nedir ve Nasıl Uygulanır?
Yapılan araştırmalar, madde kullanımının kişide yoğun hormonal değişimlere sebebiyet verdiğini göstermektedir. Bu hormonal değişimler kişinin mutluluk, haz ve rahatlama duymasına; bu duyguları çok yoğun biçimde yaşamasına yol açar. Kişi bu hazzı yaşadığında kullanım neticesinde oluşan fiziksel, sosyal, psikolojik pek çok sıkıntıyı görmekte ve algılamakta ise zorluk çeker. Madde bağımlılığı bulunan bireye kullanım neticesinde oluşan zararları göstermenin anahtarı, kayıp motivasyonudur.
Kayıp motivasyonu; yaşadığı sıkıntıları ve sorunları göstermek için madde bağımlılığı bulunan bireye ona maddi ve manevi imkânlar sunan çevresi tarafından uygulanan yaptırımları ifade eder. Bu yaptırımların yelpazesi madde bağımlılığı bulunan bireyin çevresine göre değişkenlik göstermektedir.
Bu yelpazedeki yaptırımlar, işvereni tarafından işten çıkarılmasından maddi ve manevi desteği kesmeye, yasal yollarla evden uzaklaştırma kararı aldırmaya kadar değişik biçimlerde karşımıza çıkabilir. Buradaki amaç kişiye zarar vermek ve hayat standartlarını sekteye uğratmak değildir. Bilakis amaç, kişinin kayıplarını ona göstermek ve madde kullanmaya devam ederse etrafındaki sevdiği insanların ondan uzaklaşacağını görüp anlamasını sağlamaktır. Bu amaçla beraber, kişide “Kullanmaya devam edersem yanımda kimse kalmayacak” veya “Benim iyileşmekten başka çarem yok” gibi düşünceleri uyandırmaktır. Bu düşünce ve endişeler madde bağımlılığı bulunan bireye iyileşmeye dair bir istek kazanma, bağımlılığından kurtulmayı hedefleme imkânı sunar. Böylece madde bağımlılığı bulunan birey, kaybettiklerinden hareketle tedavi için bir motivasyon kazanır ve maddenin sağladığı geçici hazlardan vazgeçerek iyileşmeye dair adımlar atar.
Kayıp motivasyonunu uyandırmak, bahsi geçen bu yaptırımların madde bağımlılığı bulunan bireyin çevresi tarafından gerçekleştirilmesine bağlıdır. Yani bu yaptırımları madde bağımlılığı bulunan bireyin annesi, babası, yakın ve uzak akrabaları, tanıdıkları, iş arkadaşları, dostları, yani onu seven insanların uygulaması gerekir. Bu durumda hastanın özellikle ailesinin merhameti kayıp motivasyonunun önünde bir engel oluşturur. Ona kayıp motivasyonu yaşatıp madde kullanımının sonuçlarıyla yüzleştirecek ve iyileşme için motive olmasını sağlayacak adımlar, aileler tarafından merhametsizlik gibi algılandığında, “Onu nasıl sokağa atarım-” “Evladıma nasıl sırtımı döneceğim,” “Ben para vermezsem yasalarla başı derde girer” gibi düşünceler hakim olur. Bu düşünceler kayıp motivasyonu uygulamaya engel olduğunda ise, istenen iyileşme adımları asla gelmez.
Bunun için hasta ailelerine verdiğimiz bir örnek var: Küçük bir çocuğunuzun olduğunu düşünelim. Çocuğunuz gerçekten çok hasta. Doktor, iyileşmesi için yetişkin bir insanın dahi içmek istemeyeceği bir şurubu ver dive hastalığı için bu şurup haricinde başka bir devanın olmadığını ifade etti. Böyle bir durumda çocuğunuza bu şurubu vermek merhametli olmak mıdır, merhametsizlik midir?
Bu örneğin ardından, onlara şunu söylüyoruz: Bu soruyu kendinize sormalısınız. Evet, belki bunu yaparken canınız çok sıkılacaktır. Ancak bunu onun iyiliği için yaptığınızı unutmamanız, tutunacağınız tek dal olacaktır.
Madde Bağımlılığı Tedavisi
Nasıl Olur?
Madde bağımlılığı tedavisi tek bir aşama veya yoldan geçmemektedir. Çünkü madde bağımlılığı tedavisinin içeriğinde psikolojik, fiziksel, sosyal pek çok unsur ve yanı sıra azim beraberce rol oynar. Bu unsurları bir binanın kolonlarına benzetebiliriz. Bu kolonların birisinin eksikliği binamızın yıkılmasına sebebiyet verirken, kolonların hepsinin güçlü olması bağımlılığın tekrarından bizi koruyacaktır.
Madde bağımlılığı bulunan bireyin maddenin varlığına karşı duyduğu fiziksel ihtiyaç, tedavi sürecinde aşılması gereken problemlerin başında gelir. Vücut maddeye alıştırıldığı için, alınmadığı takdirde madde bağımlılığı bulunan bireyde bulantı, kusma, terleme, titreme, ağrı ve üşüme gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Tedavi sürecinde bu belirtilerin ortadan kalkması maddenin türüne ve bağımlılığın süresine göre farklılıklar içerir. Bununla birlikte, duruma göre bir ilâ otuz gün içerisinde madde bağımlılığı bulunan bireydeki fiziksel yoksunluk semptomları ortadan kalkabilmektedir. Kişinin hayatından maddeyi çıkarması yetmez maddeye götüren sebepleri ortadan kaldırması köklü bir değişim içerisine girmesi gereklidir. Madde bağımlılığı olan birey kişiliğine götüren bütün özellikleri tamamen değiştirip yeni bir öz benlik arayışı içerisinde olması hedeflenir.
Madde bağımlılığı bulunan bireyin alacağı psikoterapi onun zihin ve ruh sağlığını olumlu etkilemektedir. Bu psikolojik terapi yöntemlerinin başında Bilişsel Davranışçı Terapi, Motivasyonel Görüşme Teknikleri ve Grup Terapisi gelir. Tedavi sürecinde psikoterapinin yanında kişinin alacağı bağımlılıkla ilgili eğitim, hastaların psikolojik olarak desteklenmesinde fayda sağlamaktadır. Madde bağımlılığı bulunan bireyin tedavi sürecinde 33 adımda erteleme ve dönüşüm programı ve 99 hatvede iyileşme programı gibi bağımlılıktan kurtulmaya yönelik ortak programların içinde bulunması hem kişisel gelişimi için hem de bağımlılığın nüksetmesinde engelleyici unsur olarak yararlı olacaktır. Bu süreç aynı zamanda maddeden manaya geçiş ve yeni bir hayat tarzı ile yeni bir kimlik kazanma anlamına da gelecektir.
Sosyal olarak, madde bağımlılığı bulunan bireyin ailesinin de bağımlılık ve tedavisi konusunda eğitilmesi, keza bağımlılığı bulunan bireyin (özellikle arkadaşlarında da bağımlılık varsa) yaşadığı çevre ile arkadaş ortamını değiştirmesi kişide sosyal olarak değişme ve bağımlılıktan kurtulup iyileşmenin destekleyici unsurları arasındadır. Madde bağımlılığı bulunan bireyin ve sosyal çevresinin bu unsurlara uyum sağlaması, bağımlılığın tekrarından onu korumak konusunda hastaya fayda sağlayacaktır. Ancak sadece sosyal çevre ve ortam değişikliğinin madde bağımlılığı bulunan bireyi maddeden kurtarmak için yeterli olmadığı unutulmamalıdır.
Bağımlılıkta
İlaçlı ve İlaçsız Tedavi Süreçlerinin
Hangisi Daha Faydalıdır?
Madde bağımlılığında, maddenin cinsine göre, yoksunluk halindeyken aşırı fiziksel acılar ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda, bu acıları gidermek için bazı ilaçlara ihtiyaç duyulur. Ancak bu detoksifikasyon (vücudu zararlı ve zehirli maddelerden arındırma) döneminde acılar hafifletilirken ilaç kullanımı kontrollü bir şekilde kesilmezse, bağımlı kişi aynı maddeyle kurduğu hatalı bağları bu kez ilaçla kurma riskiyle yüz yüze gelir. Madde bırakılmasında ilaç kullanılıp kullanılmaması konusu profesyonel bir yaklaşım gerektirmekle birlikte, Liman Ayık Yaşam Derneği programının genel metodu süreci ilaçsız yönetmek şeklindedir.
Her iki durumda da, detoksifikasyon döneminden sonra rehabilitasyon (vücudun ve zihnin normal düzenine tekrar kavuşması, bağımlılıkla kaybedilen özelliklerin yeniden kazanılması) dönemine girilmesi gerekir. Çünkü bağımlılık hastalığı sadece maddenin vücuttan çıkarılması ile ilgili değildir.
Bağımlılıktan tam anlamıyla kurtulma; kişinin maddeye geri dönüşünün engellenmesi, aktif bağımlılık dönemindeki eski alışkanlıklarının ve düşüncelerinin değiştirilmesi, sosyal becerilerinin arttırılması, sorunla baş etme yeteneğinin kazandırılması, ruhsal bir olgunluk seviyesine kavuşturulması, istihdam süreçlerine dahil edilmesi gibi hayatının tüm yönlerini yeniden yapılandıracak şekilde kişiye özgü yolların izlenmesiyle mümkün olacaktır.
Kısacası, nihai hedef kişiyi maddenin ve ilaçların bağımlılığından kurtarmaktır.
İyileşme Süreci Devam Eden Bireyin
Tekrar Madde Kullanması Nasıl Engellenir?
Bağımlılıktan kurtulmak zaman alan bir süreçtir. Bu süreç herkes için aynı olmayabilir. Ayrıca, bu süreçte dikkat edilen ve uygulanan yöntemler önemli olduğu kadar, tekrar madde kullanmaya dönmemek de son derece önemlidir. Madde bağımlılığı bulunan bireyler madde kullanımıyla ilişkilendirilmiş bazı hatırlatıcı, uyarıcı ve tetikleyicilere maruz kalabilirler. Bu hatırlatıcılardan uzak durmak önemlidir.
Madde kullanımının olmadığı ilk bir ilâ üç ay arasında, yani “balayı dönemi” dediğimiz dönemde, isteğin yavaş yavaş azaldığı görülür. İstek ne kadar azalırsa azalsın, herhangi bir hatırlatıcı kişide yeniden madde kullanma isteği uyandırabilir.
Madde bağımlılığı bulunan bireyin maddeden veya alkolden bir süre uzak durup sonra tekrar kullanmaya başlamasına “kayma” adı verilir. Tekrar başlamayı önlemek için, kayma dönemlerini bilmek ve kayma sinyallerinin farkına varmak gerekmektedir. Kayma üç evreden oluşur: duyguda, düşüncede ve davranışta kayma. Davranışta kayma, madde kullanımının fiilen yeniden gerçekleşmesidir.
Eğer kişi duygusal yönetilmezlik yaşıyorsa veya düşünsel olarak içmekle ilgili şeyler düşünmeye başlamışsa, artık yönetilemez durumlar söz konusudur ve davranışta kaymaya doğru yol kat ediliyor demektir. Madde bırakmaya çalıştığı dönemde kişinin aklında bazen “Bir kereden bir şey olmaz” düşüncesi oluşabilir. Maddeyi kontrol edebilirim düşüncesi de gelişebilir. Ancak bunlar hatalı düşüncelerdir. Bir kere bile madde kullanmayı denemiş olmak, kişinin bir süre sonra ilk kullandığı sıklığa ve miktarlara dönmesine, yani eskisi gibi kullanma dönemine yeniden başlamasına yol açabilir.
Burada önemli olan, kişinin kayma evresi gelmeden önce duygu ve düşünce aşamalarında bu belirtileri fark edip riskli ortamlardan kaçınması, madde içme isteğini tanıması ve bu istekle başa çıkma yöntemlerini geliştirmesidir. İyileşme dönemi içinde kaymaların yaşanması, kişinin maddeyi asla bırakmayacağı anlamına gelmez. Önemli olan, tekrar başlama riski doğduğu anda kişinin tekrar rehberlerinden yardım talep etmesidir. Duygu ve düşünce aşamalarında fark edilen kayma evresi sonucunda, kişi kendini suçlamadan, ortamı değiştirerek ve yardım isteyerek dikkatle hareket ettiğinde, tekrar başlama riskini en aza indirmiş olur.
Kayma (Tekrar Kullanım) Vuku Bulduğunda
Ne Yapılması Gerekir?
Bağımlılıktan kurtulmaya yönelik tedavi sürecinde erteleme programının ardından kişilerin gündelik yaşantılarına tekrar dönüp uyuşturuculardan arındırılmış bir yaşama biçimini benimsemeleri ve hayatlarında köklü bir değişim içerisinde olmaları gerekir.
Programı tamamlayan her kişi, bağımlılığın tamamen ortadan kalkmayacağını, ancak durdurulabilir ve kontrol edilebilir olduğunu; tek bir duman veya tek bir dozla dahi kontrol edip durdurmaya çalıştığı bu hastalığın tekrardan harekete geçeceğini çok iyi bilir. Fakat programı tam manasıyla içselleştirip hayatında tatbik edemeyen kişilerin çevreyle ilgili faktörler ve çeşitli bahaneler üzerinden tekrar kullanıma geri dönmesi riski bulunmaktadır. İşte bu, hiç karşılaşmayacağımız kadar uzak, hemen karşılaşabileceğimiz kadar da yakın bir süreçtir. Geri dönme riskinin oluştuğu bu sürece “kayma evresi” denilmektedir.
Kayma evresi kendi içerisinde üç kısma ayrılır. Şimdi bu evreleri sırasıyla inceleyelim:
(1) Erken Kayma: Kişi iyileşme sürecine devam ederken herhangi bir zamanda bir madde veya alkolün tek kullanımıyla kişi erken kayma evresine girer. Bu evrede kişiyi tam anlamıyla kaybetmemek adına empatik ve hoşgörülü bir yaklaşım sergilenmelidir. Asıl hedef, maddeden uzaklaştığı zamanın ardından gerçekleştirdiği tek seferlik kullanımını bir daha tekrarlamadan kişinin temizlenmesini sağlamaktır. Bunun için, onu cesaretlendirip motive etmek gerekir. Kullanım tekrarlanırsa başta ailesini ve sosyal çevresini kaybedeceği mesajı ona verilmeli, ama bu uyarı özenli şekilde, uygun bir dille yapılmalıdır. Madde bağımlılığı bulunan bireyin sevgi ve merhametten beslendiği de göz ardı edilmemelidir. Aileyle birlikte yürütülen bu süreçte, kişinin bu davranışından duyduğu pişmanlık ve kendine olan öfkesi pozitif bir yöne çekilerek iyileşme motivasyonuna çevrilmeli ve kişi tekrar programa alınarak fiziksel detoks sürecine dahil edilmelidir. Erken kullanımı sonrası pişmanlık ve öfkesi pozitif ve iyileşme yoluna geri dönüş için gerçekleşmezse madde bağımlılığı olan birey düşüncesel olarak “Zaten bir kere içtim geri dönüşü yok” veya “Ben bu maddeyi arada sırada kullanarak kontrol edebilirim” düşüncesiyle beraber “Kısmi Kayma” adı verilen evreye geçebilir.
(2) Kısmî Kayma: Bu kayma türünü erken kaymadan ayıran en büyük özellik kullanımının tek seferle kalmaması ve arada bir kullanım şekline dönmesidir. Son kullanım şekline dönmesi tam kayma olarak tanımlanacaktır ancak teorik olarak bu mümkün gözükmemektedir. Bu süreçte pişmanlık tamamen ortadan kalkabilir, depresif duygudurumu, anksiyete ve öğrenilmiş çaresizlik gibi psikiyatrik sorunlar ortaya çıkabilir. Kişi eski aktif dönemine hızlı bir ivme ile dönmek üzeredir ve bu evrede haz ve keyif daha ağır bastığından kendisinde kurtulma, temizlenme ve tekrar programa dahil olma inancı azalmıştır. Aile tutumunun belirgin rol oynadığı bu süreçte, kişi kayıp ve dip yaşamadığı sürece temizlenme sürecine girmemekte ısrar gösterir ve bu süreci sürekli erteleme tuzağına kapılır. Ancak her yeni kullanım kişiyi tam kayma evresine daha da yaklaştıracaktır.
(3) Tam Kayma: Kişinin madde kullanımında aktif olduğu döneme tekrar dönüş evresidir. Kişi madde bağımlılığını kontrol edemeyeceğini kabullenmiş ve durumunun düzeleceğine olan inancını tamamen yitirmiş haldedir. Bu kabulleniş içinde, bağımlılıktan kurtulmasına yönelik program ile bağını tamamen koparır ve başarısızlık hissini bastırmak için doz artışına yönelir. Adeta madde kullanmadığı süreyi telafi etmek için, sıkça kullanım gerçekleştirir.
Bu evrede en etkin rol, diğer evrelerde olduğu gibi, yine aileye aittir. Ailenin aldığı, dışarıdan bakıldığında merhametsizce gözüken önlemler kaymanın bu en şiddetli evresinin sona ermesinde önem arz eder. Resmin geneline bakıldığında, aile kişiyi kazanmak ve kayıplarıyla yüzleşip yeniden iyileşme motivasyonu edinmesini sağlamak için ailenin tüm bağları koparması gerekebilir. Sağladığı maddî imkânları kesmeli, barınma ve yeme-içme için ona para temin etmekten uzak durmalıdır. Hatta, sadece ailenin değil, tüm sosyal çevresininde bu sürece destek olmasını sağlanmalıdır. Süre ne kadar uzun olursa olsun, kişinin bu gidişin iyi bir gidiş, bu yolun yol olmadığını anlayıp tekrar iyileşme motivasyonu edindiği kırılma noktasına kadar sabredilmesi gerekmektedir.
Madde Bağımlılığında
Sosyal İçicilik Var mıdır?
Sosyal içicilik daha çok alkol kullanımıyla ilişkilendirilen bir durumdur. Normalde gündelik hayatında içki içmeyen bir kişinin bazı arkadaş gruplarıyla veya bazı mekânlarda, organizasyonlarda, iş yemeklerinde, özel kutlamalarda, özel günlerde biraraya gelindiğinde alkol kullanması “sosyal içicilik” olarak adlandırılır. Diğer bir ifadeyle, kişinin ilgili maddeyi belirli miktarda ve yaşam alanlarında düzenini bozmayacak aralıklarla tükettiği ve zihinsel, fiziksel ve ruhsal olarak sağlık sorunları yaşamadığı döngüye “sosyal içicilik” denilmektedir.
Bağımlılık söz konusu olduğunda, kişi herhangi bir arkadaş grubu veya belirli bir zaman yahut uygunluk durumu aramaksızın madde veya alkol kullanır. Madde bağımlılığı bulunan bireyler, kullandıkları maddeleri hayatlarının merkezine koymuş haldedirler. Bağımlılık geliştikten sonra, kişi maddelerle kurduğu hatalı bağlar sonucunda maddeyi bırakmak için bir tedavi görse de, sadece sosyal içici olarak kullanıma devam edemez. Ara verdikten sonra bir ortamda bir kere içecek olsa, maddeler üzerinde kontrolü yeniden kaybeder. Bir kez kullanım dahi kontrolsüzlükle sonuçlanır.
Bağımlılıktan uzak durmak için, sosyal içicilik kavramına sığınmayıp tavizsiz şekilde maddeyi kullanmaktan sakınılması gerekir. Sosyal içicilik diye ifade edilen yaşam biçimindeki bireyin biyolojik yapısı bozulmadığı için, aldığı haz bağımlılık hastalığına yakalanma riskini arttırmaktadır. Çünkü kişi ara sıra kullandığı maddelerin kronik bir hastalığa dönüşüp büyük enkazlar bırakacağının farkında değildir. Bütün bağımlılığı bulunan bireyler gibi kendisini “sosyal içici” olarak tanımlayan kişide de zaman içinde aile, eğitim, iş ve benzeri yaşam alanlarında yaşayacağı problemlerle ilgili sorumluluklarını üstlenmek yerine maddeden aldığı hazzı tercih etmek daha cazip gelecektir.
Liman Ayık Yaşam Derneğindeki deneyimlerimizde, yıllardır rehabilitasyon ve danışmanlık hizmeti alan bağımlıların büyük oranı, bağımlılığa düştükleri yola sosyal içici olarak başladıklarını belirtmektedir. Bütün sosyal içiciler zamanla bağımlılık hastalığına aday olmuştur.
Kendisini sosyal içici olarak tanımlayan bir birey ilk dönemlerde vücut bağışıklık kazanmadığı için zihinsel ve ruhsal açıdan çok belirgin sağlık sorunları yaşamasa bile, fiziksel sağlık sorunları kaçınılmazdır. Nitekim uyarıcı maddelerde kalp krizi riski yüksektir. Uyuşturucu maddelerde aşırı dozda ölüm riski yüksektir. Alkol türlerinde mide bulantısı ve baş ağrısı çok yoğundur.
Ayırt etmeden bağımlılık yapan bütün maddeler için konuşmak gerekirse; kişi bu maddeleri kullanırken ve etkisi altındayken duygu, düşünce ve davranış kontrolünün sağlanması ve sağlıklı karar alınması mümkün değildir. Dolayısıyla bu maddelerin sadece çoğundan değil, azından da uzak durulması gerekir.
Bağımlılık Tedavisinde
Maneviyat ve İnancın Rolü ve Etkisi Nedir?
İnancımız, sonuçların Allah’ın elinde olduğunu bize söyler. Sonuçları yaratan, bir eser ve neticenin ortaya çıkmasını sağlayan Allah’tır. O’nun izin, emir ve iradesi olmaksızın hiçbir şey vücuda gelmediği gibi, var olan herhangi bir şeyin O’nun kudreti ve yönlendirmesi olmaksızın bir adım hareket etmesi dahi mümkün değildir. Bütün varlıklar için geçerli olan bu gerçek, insan için de geçerlidir. İnsanların hayatları boyunca başlarına gelmiş ve gelecek her şey, kaderin planı, yani Allah’ın sonsuz ve mutlak ilmi içerisindedir. Kul ne kadar tedbirini alırsa alsın ve istediği sonucun gerçekleşmesi için çabalarsa çabalasın, Allah olmasını takdir etmediği müddetçe o şey tahakkuk etmez ve vukua gelmez.
Ancak bu umumi kader programı içerisinde, Allah imtihana tâbi kıldığı insan kullarına bir irade ve ona bağlı olarak tercihte bulunma ve seçim yapma hürriyet ivermiştir. Tercihiyle ilgili alanlarda insanın sorumluluğu, doğrudan bununla ilgilidir. Çünkü tercihte bulunduğu alanlarda dahi sonuçları yaratanın Allah olmasına karşılık, tercih insana ait olduğu için sorumluluk da insana ait olma durumundadır. Bu dünya imtihanının sonunda kimin affa ve lütfa, kimin cezaya muhatap olacağı buna göre biçimlenir. Adil olan Rabbimiz, bize akıl ve irade vermiş, iyi ve kötü şeyler arasında neye yöneleceğimiz konusunda tercih özgürlüğü bahşetmiş ve seçimi bize bırakmıştır. Buna göre doğru şıkların seçimi ödüllendirilecek, yanlış şıkların ise hesabı verilecektir. Ayrıca, hayat devam ettiği sürece, insanın önceden işaretlediği yanlış şıkları düzeltme imkânı ve hakkı da bulunmaktadır.
Dahası, yanlış şıkları işaretlediğimizde yüz yüze geldiğimiz bazı sıkıntılar dahi, bu şıkkın yanlışlığını görme ve bu şıktan uzaklaşıp doğru şıkkı arama yönünde bir uyarı niteliğindedir. Madde bağımlılığı da bu açıdan değerlendirilebilir. Allah, verdiği akıl emanetini ve irade nimetini doğru şekilde kullanmamızı istediği için, aklımızı uyuşturan ve irademizi elimizden alan maddeleri bize haram kılmıştır. Buna rağmen bu maddelere yöneldiğimizde yaşadığımız bütün olumsuzluklar, aslında seçtiğimiz yolun yanlışlığını bize haykırmaktadır. Kullanılan maddenin beden ve ruh sağlığımıza verdiği zararları, bu açıdan, başta kendi irademizle seçtiğimiz yanlış şıktan ve tehlikeli yoldan geri dönmek için bir uyarı olarak görmek gerekir.
Sonrası, sonucun yine Allah’ın elinde olduğunu bilerek, bağımlılıktan kurtulduğumuz bir hayat tercihi için ilk adımı atmaktır. Dolayısıyla bu hastalığa ve belaya duçar olmuş insanların ve gençlerin yapabileceği birinci iş, bu beladan geri dönüşün mümkün olduğuna ve Allah’ın onu bu illetten kurtarmaya muktedir olduğuna inanması ve bu doğru düşünceye uygun güçlü bir irade beyanı ortaya koymasıdır. “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır ”hakikati açısından bakarsak; Allah’ın lütfedeceği şifa ile bu madde belasından kurtulmanın birinci esası ve en önemli temeli, insanın samimi bir şekilde Rabbinden bu illetten kurtulmayı talep etmesi, ciddiyetle bu niyeti kuşanmasıdır. Sonraki adımlar ise, bunun için gerekli sebepleri aramak, tedavi için gerekli imkân ve ortamlara başvurmaktır.
İşte dernek olarak biz bu düşünce ve inançla, bağımlılık belasına duçar olmuş kardeşlerimize yaklaşıyoruz. Tedavi ve şifa konusunda her şeye kâdir olan Rabbine güvenen, O’nun kendilerini bu beladan da kurtaracağına inanan insanlar, tedavi sürecindeki fiilî, teknik, eğitim ve sağlıkla ilgili gerekliliklere de uyduklarında, sabır ve irade gücü isteyen bir sürecin ardından güzel neticelere, sevindirici sonuçlara ulaşıyor; maddenin yol açtığı bağımlılıktan kurtulup hürriyetlerine kavuşuyorlar.
Bunun şahitleri, derneğimiz bünyesinde gerçekleşen programlarla bu musibet ve beladan kurtulan yüzlerce kardeşimizdir. Kurtulacağına inanma, çözüm ve tedavinin mümkün olduğuna güvenme, bu meselede başarıya ulaşmanın temel taşı ve alfabesidir.
Derneğimizde, bize başvuran hastalarımıza, psikolojilerinin ve sağlıklarının müsait olduğu zamanlarda bizi yaratan Rabbimizin gücünü ve kuvvetini, merhametini ve şefkatini, kudretinin her şeyi yapma ve yaratma noktasındaki mucizelerinide anlatıyoruz. Bu, muhatapların ve hastaların evvela ümitlerini, güven, inanç ve azimlerini uyanık, diri ve canlı hale getiriyor. Bu ümit ve güven ise, tedavi sürecinde uygulanacak bilimsel yöntemlere uymayı ve tedavi için fayda ve güç sağlayan manevi değerleri kabullenmeyi kolaylaştırıyor.
İçine düştükleri ümitsizlik ortadan kalktığında, yerine gelen kurtulma ve sağlığa kavuşma inancı ve düşüncesi, bizim de işimizi kolaylaştırarak, uygulanan metotların ve tatbik edilen tedavilerin bugüne kadar yüzde seksen gibi yüksek bir başarı düzeyine ulaşmasını sağlamış bulunuyor.
Sözün kısası, bu beladan kurtulmanın mümkün olduğuna inanma ve her şeye kâdir olan Rabbine güvenme, bağımlılıktan kurtulma sürecinin bir parçası. Bu manevi donanım, bu gibi belalardan kurtuluş için kişilere ilave bir güç kazandırıyor.
Madde Bağımlılığı
Helal-Haram İlişkisi Bağlamında
Nasıl Değerlendirilmelidir?
İnsanları hangisi en güzel şekilde davranacak diye imtihan için yaratan ve dünyaya gönderen hikmet ve adalet sahibi olan Rabbimiz, imtihanın sonucuna razı olabilmeleri için, adaleti ve hikmeti gereği onlara irade vermiş, seçme özgürlüğü ve tercih hakkıyla donatmıştır.
İnsan taş, bitki ve hayvan gibi, iradesi olmayan, içgüdüleriyle hareket eden, kendisi için belirlenmiş tek ve mecburi istikamette yürüyen varlıklar gibi değildir.
İmtihana tâbi olan insanlar, iradelerinin dışında bir işe zorlandıkları, iradelerini kullanmalarına izin verilmediği yahut iradelerinin baskı altına alındığı durumlarda zaten mesuliyetten kurtulurlar; sorumlu olmaz, imtihana tâbi tutulmazlar.
Adalet sahibi Cenab-ı Hak, bu imtihan dünyasında bizi irademizin kullanım alanları ile ilgili her meselede serbest bırakmıştır. İrademizin müdahale edemediği ve kontrol edemediği hiçbir meseleden de bizi sorumlu tutmamıştır.
Mesela insanlar hangi coğrafyada, hangi ırk ve renkten, hangi cinsiyetten ve hangi ailenin üyesi olarak doğduklarından dolayı sorumlu tutulamazlar. Çünkü bunların hiçbiri insanın kendi seçimi değildir. Kısacası, insanlar başlarına gelmiş ve gelecek, iradelerinin seçimi sonucu olmayan hiçbir şeyden mesul değildirler ve sorumlu olamazlar. Buna, dinî tarifi içinde, “ızdırarî kader” denilmektedir.
Fakat iyilik veya kötülük işlemekte, hayrı veya şerri tercih etmekte, faydalı veya zararlı olanı yapmakta, ilim sahibi olmak veya cahil kalmakta, ibadet ve fazileti yahut isyan ve rezileti seçmekte, iman ya da inkâr etmekte serbest bırakıldığı için, insanın bu konularda sorumluluğu vardır. Çünkü insanlar iradeleriyle hüküm verme ve tercihlerini rahatlıkla kullanabilme imkânına sahip oldukları bütün alan ve meselelerden sorumludurlar. Yaptıkları tercihlerde iyiliğin ve kötülüğün üstünlüğü nispetinde muhasebeleri görülecek, ya ödüle veya cezaya müstehak olacaklardır.
Ancak insanların iradelerini ilgilendiren, onlara tercih hakkı verilen ve hürriyetleriyle rahatlıkla hangisini yapabileceklerini seçtikleri alanlarda dahi, bütün insanların durumları birebir aynı değildir. Adalet ve hikmet sahibi Allah çevre faktörlerini, bilgi kirliğini, örf ve geleneğin baskısını, asırların ve şartların getirdiği zorlayıcı meseleleri, hastalık, ihtiyarlık veâfet vs. gibi unsurları, zorla ve baskıyla dayatılan şeyleri denazar-ı itibara alarak adaleti uygulayacak, insanları buna göre bir muhasebe ve sorguya tâbi tutacaktır. İşte burada, insanların yaşadığı zamanlar, alanlar ve imkânlar da değerlendirilerek, kişilerin iradesini ilgilendiren imtihanın sonucu ona göre düzenlenecektir. Bu hakikatlere binaen, her insanın içinde bulunduğu şartları ve kendisiyle ilgili olay ve olguları nazar-ı itibara alarak kendisi için vicdani bir muhasebe ortaya koyması gerekir.
Bu çerçevede, elbette imtihan şartlarının çok şiddetlendiği, doğru yolun önünde tezgâh kurmuş çeldiricilerin çoğaldığı, kötülüğe davet edenlerin neredeyse bin koldan insana saldırdığı içinde bulunduğumuz zamanın şartlarında yaşayan bir kişiden; meselâ sahabilerin yahut onları takip eden neslin davranış ve yaşantılarının birebir aynısı beklenemez. Bu zamanın dehşetini ve vahşetini nazara alan âlimlerimiz, insanların imtihanı hususunda bir kaide getirmişlerdir. O da şudur: Bu asırda ve bu şartlarda farzları yerine getirip büyük günahlardan kendisini koruyan, inşaallah kurtulacaktır. Büyük günah işleyenler için dahi, tevbe edip halini ıslah etme, durumunu düzeltme kapısı her zaman açıktır.
Bu bağlamda, madde bağımlılığı musibetine yakalanan kardeşlerimizin hal ve vaziyetlerini, geçmişten bugüne başlarına gelen olay ve olguları, hayatlarının akışı içerisinde çevrelerinden ne gibi bir muamele gördüklerini bilmediğimizden, onlar hakkında genel bir hüküm vermek ve yargılayıcı bir tutum geliştirmek doğru ve adaletli olmaz. Burada her bir kardeşimiz kendi mazisini ve durumunu kendisi değerlendirmeli, ona göre mesuliyeti yüklenmelidir. Bağımlılıkları süresince şartlar tamamen aleyhlerine işlemiş ve iradesini kullanmasının önüne engeller çıkmış, bu sebeple hatalar ve yanlışlar yapılmışsa, onların bu noktadaki mesuliyetleri asgariye iner. Başkalarına göre çok daha travmatik olaylar yüklü hayatlar yaşamış olan kardeşlerimiz için de benzer bir durum söz konusudur.
Buna karşılık, yaşanan hiçbir şey, Allah’ın emanet ettiği aklı iptal edecek ve beden emanetine de kalıcı zararlar verecek bir yolda ısrarcı olmanın mazereti olamaz. Şu veya bu sebeple madde kullanımına başlamış, hatta bağımlı hale gelmiş kardeşlerimizin bu bağımlılıktan kurtulma yönünde bir tercihe yönelme sorumlulukları vardır. Bu süreçte, bilinen tedavi yollarına başvurmanın yanı sıra, akıl ve duygularımızı doğru kullanmamızı mümkün kılacak hakikatlerin talimine yönelerek irademizi güçlendirmek de elimizdedir. Allah’ın affına, sevgisine ve merhametine vesile olacak bir tercihe yönelmek, geçmişte işlenen günahlara karşı sevap kazandıran hayırlı işlerde bulunmak, iradesini güzelce kullanıp hayırlı ve güzel işleri bol bol yapmak suretiyle mazinin lekelerini silme imkânı her zaman vardır. Dahası, hasenatın, iyiliğin ve faziletin daha üstün geldiği bir hayata yönelerek, affa ve lutfa erişmiş tertemiz insanlar olarak Allah’ın huzuruna çıkma ümidi ve imkânı da daima mevcuttur.
İnsanlar, bu dünyada eşit şartlarda yaşamadıkları için, Allah’ın imtihanında eşitlik esasına göre değil, adalet esasına göre muamele göreceklerdir. Her bir insanın hayat standartları ve maruz kaldığı olaylar farklı olduğundan, muhasebeleri ve imtihan seviyeleri de farklı olacaktır.
Kendisine şirk koşmaktan başka, Allah’ın affetmeyeceği hiçbir günah yoktur. Allah’ın şirki affetmemesine karşılık, Allah’a şirk koşan bir müşrik dahi şirki terk edip imanı tercih ettiğinde affa mazhar olmaktadır. Ayrıca, eğer cehaletten geliyorsa, şirkin dahi affı vardır. Allah’ın peygamber göndermediği bir kavme azap etmeyeceğini buyurması bunu göstermektedir.
Mevlânâ’ya nisbet edilen “Gel!” hitabı, geçmişinde insan ne kadar hata ve günah işlemiş olursa olsun, tevbe ve nedametle Allah’ın kapısını çalmanın her zaman mümkün olduğunu öğretir. Allah’ın ceza ve gazabından yine Allah’a, O’nun af ve merhametine sığınmalıyız. Bizler kuluz, kusursuzluğa yazgılı değiliz; bilakis hataya düşmeye, günah işlemeye deyatkın halde yaratılmışız. Meselemiz ve imtihanımız, hatada kalmamak; hatasından vazgeçme, yanlışını düzeltme, halini doğrultma iradesi gösterebilmektir.
Bizi yaratan ve yaşadığımız dünyayı bu kadar nimetlerle donatan Rabbimizin rahmetine güvenmek ve onun her daim affedeceğini bilmek, önemli bir iman ve ibadet şuurudur ve insana iyi işler yapmak için güç verir. Rabbimizin, rahmetinden kullarınınasla ümit kesmemelerini emreden âyetleri de bunun içindir.
Dolayısıyla, bağımlılık belasına duçar olan kardeşlerimizin bu illetten kurtulma, iyileşme, daha düzgün ve dengeli bir hayat yaşama konusunda ümitlerini korumaları elzemdir. Geçen gün geri getirilemez, ama Rabbimizin buyurduğu gibi “iyilikler, kötülükleri giderir.” Yani dünün yanlışları değiştirilemese bile, tedavi için gerekenleri de yerine getirdiğimiz ciddi bir pişmanlık ve tevbe ile o yanlışları tekrarlamaktan kurtulma, doğru tercihlerin, güzel davranışların ve iyiliklerin üstün geldiği bir hayatı yaşama imkânı halen elimizdedir. Biz bugün ümitsizliğe düşmeden doğru olanı elimizden geldiği kadar yapmaya gayret gösterirsek, Allah irademizi o yönde kuvvetlendireceği gibi, dünün yanlış, hata, günah ve isyanlarını da inşaallah affedecektir.
DIĞER HABERLER
-
Bağımlılık ile Mücadelede Şanlıurfa Örneği: Liman Ayık Yaşam Derneği
15 Eylül 2025, 19:09 -
Liman Ayık Yaşam Derneği'nin Urfa'da'daki Bağımlılıkla Mücadele Merkezi Hizmete Girdi
13 Eylül 2025, 11:17 -
Şanlıurfa’da madde bağımlılığıyla mücadelede yeni dönem
13 Eylül 2025, 10:34 -
Başkan Özyavuz’dan Ayık Yaşam Derneği’ne Anlamlı Ziyaret
13 Eylül 2025, 10:31 -
Gülpınar, Bağımlılıkla Mücadele Eden Gençlerle İftarda
13 Eylül 2025, 10:27 -
3. BÖLÜM BAĞIMLILIK: KORUNMA YOLLARI, ÇARE VE TEDAVİSİ
12 Eylül 2025, 16:55 -
2. BÖLÜM BAĞIMLILIK: ETKİLERİ VE SONUÇLARI
12 Eylül 2025, 16:54 -
1. BÖLÜM BAĞIMLILIK: TARİFİ VE SEBEPLERİ
12 Eylül 2025, 16:42 -
Umut Akyürek kızı Melek Bal’la paylaşım yaptı! Melek Bal’ın ‘eski günlerime döndüm’ pozu!
12 Eylül 2025, 16:26 -
Silivri AK Parti’den Liman Ayık Yaşam Derneği’ne ziyaret
10 Eylül 2025, 19:01